- Hukuki işlem :Hukuk
iyi sonuca yönelmiş irade beyanıdır. iki unsuru vardır:
- irade
beyanı ve hukuki sonuç doğurma
- Örneğin
sözleşmeler
- İdari işlem:
idarenin tek yanlı iradesiyle karşı tarafın rızasına ihtiyaç olmaksızın
idare hukuku alanında hukuk düzeninde meydana getirdiği
değişikliklerdir
- Dolayısıyla
burada da bir irade beyanı vardır
- Idari
işlem de bir hukuki işlemdir
- Özel hukukta hukuki işlem tarafların irade uyuşması
ile olur tek taraflı işlemde
bile karşı tarafın kabulü gerekir
- Özel hukukta
taraflar eşittir
tarafların kişisel yararı vardır
- idari işleme baktığımızda amaç
kamu yararının sağlanmasıdır tarafların eşitliği kişisel çıkarır söz
konusu değildir Kamu gücü ayrıcalığı vardır İdarenin tek taraflı irade
beyanı vardır
- idari işlem yasal düzenlemelerde
tanımlanmamıştır.
- İdari
işlem dava türü belirlenirken İdari
yargılama usulü kanununun da düzenlenmiştir ama idari işlemin ne
olduğu hiçbir yasal düzenleme de açıklanmamıştır
- idari işlem doktrinde ve
yargı içtihatlarında tanımlanmıştır ancak yasal düzenleme de yer
almaz
- idari işlemden bahsedebilmek için irade beyanının idareye ait olması gerekir(
merkezden yönetim yer b.y.y. hizmet b.y.y.’nin hukuk düzeninde değişiklik
yaratan idare beyanı olmalı
- İdare
hukuku alanı diye neden sınırlandırıyoruz?
- çünkü
idarelerin de tıpkı özel hukuk kişileri gibi idare hukuku alanı dışında
özel hukuka tabi işlemleri söz konusu olabilir. Mesela tarafı idare olan
iş sözleşmeleri.Sözleşme özel hukuka tabi olur.Dolayısıyla idare hukukunun
organik unsurunu oluşturan budur.
- İki
açıdan işlem değerlendirilir : organik ve maddi açıdan
- Organik açıdan değerlendirin dediğimizde işlemi yapan
organa bakmalıyız örneğin bir işlem yasama organı tarafından o işlem
yapıldıysa organik açıdan yasama işlemi olarak isimlendirilir. İşlem yada
karar yargı organı tarafından yapılmışsa organik açıdan yargı kararı
deriz.işlem idare tarafından yapılmışsa organik açıdan işlem idari işlem
olarak isimlendirilir
- Maddi
açıdan işlemi nitelendirirken ise işlemi yapan organın dışında işlemin
içeriğine bakılır.İşlem hangi alana özgü ona bakılır
- Organik açıdan baktığımızda işlemi yapan makamın idare olması
- Maddi açıdan baktığımızda idare fonksiyonu/işlevine özgü olması
gerekir
- İdari
işlem idari yargıda görülmelidir
- Yasama yada yargı organının da idari işlem yapması mümkün müdür?
- TBMM
nin fonksiyonu yasama fonksiyonudur.Fakat kanun dışında parlamento
dediğimiz işlevi vardır
- Yargı
içtihatları TBMM başkalığının yasama
fonksiyonu dışında idari işleme ilişkin işlemi varsa bu işlem maddi
(içerik) bakımından idari işlem kabul edilir der ve denetler.(idari
yargıda denetler) (örn TBMMde sözleşmeli çalışan hekim)
- Yargılama
fonksiyonu:Yasama organınca çıkartılan usul kanunlarına göre bir
uyuşmazlığın bir mahkeme tarafından görülmesi ve çözümlenmesidir.Bizde
usul kanunu medeni yargılama usulune , ceza yargılama usulu , idari
yargılama usulu ve anayasa mahkemesinde bireysel başvuruya ilişkin yasal
düzenleme vardır
- Yargılama
fonksiyonu bir uyuşmazlığın yargılama usulune ilişkin yasalarla bağımsız
mahkemede çözülmesi(mah kararı)
- İdari
işlemde bir karardır
- Yargı
organlarının yargı kararlarına ilişkin denetimi gene o usul kanununda
düzenlenmiştir
- Yargı
organlarınca verilen kararın denetimi nasıl gerçekleşeceği yargı
organlarınca belirlenmiştir
- Yargılama fonksiyonuna ilişkin işlem değilse idare fonksiyonuna
ilişkin ise bu işlem maddi açıdan idari işlemdir.
- Özel hukuk kişileri idari işlem tesis edebilir mi?
- İdari
işlem yapmak aslında kamu gücünden yararlanmayı sağlar.Kamu gücünün
kaynağı Anayasa m6dır.
- Merkez
Bankası Anonim Şirketi özel hukuk hükümlerine tabi özel hukuk tüzel
kişiliği ama öte yandan bu tür işlemleri idari işlem kabul ediyor(Maddi
bakımdan)(organik bakımdan olmaz)
- İDARİ YARGI
- İdare
ve vergi mah
- BİM
- Danıştay
28 Şubat 2019 Perşembe
İDARE HUKUKU-İDARİ İŞLEM NOT 1
CEZA ÖZEL HÜKÜMLER-MAL VARLIĞINA KARŞI SUÇLAR NOT1
-
· MALVARLIĞINA KARŞI İŞLENEN SUÇLAR· Korunan hukuki değer: kişinin mal varlığına ilişkin haklar( Malik ve zilyetlik)· Malvarlığına karşı işlenen suçlarda korunan hukuki değer genelde değişmiyor· HIRSIZLIK M141· Korunan hukuksal yarar: Mülkiyet hakkı ve zilyetlik· m141/1 suçun temel tipi· Fail: suç konusunun maliki ve zilliyedi dışındaki herkes· Örneğin hırsızlık yapacağım diye kendi malını çalmış veya kendinin malı sanıp başkasının malını almış bu durumlarda hırsızlık suçu oluşmaz· Mağdur: suçun konusu üzerinde gerçekleştiği şey ya da kişidir· Örneğin x kişisi zilyetten malı çalıyor burada mağdur malik zarar gören ise zilliyedir· Suçun maddi konusu: taşınır bir mal olmalıdır· Taşınmazlara yönelik saldırı hırsızlık suçunu oluşturmaz çünkü kanunda açıkça bir yerden başka bir yere taşınma tanımı vardır fakat taşınmazın camını kapısını çalabilirsiniz bu hırsızlık suçunu oluşturur· Malın değerinin suçun oluşması için bir önemi yoktur sadece indirim veya arttırım sebebidir· Mal: günlük yaşantıda herhangi bir amacın karşılanması amacıyla kullanılan maddi varlığa sahip üzerinde mülkiyet kurulabilen şey maldır· Eğer hayvanlar üzerinde hakimiyet kurulabiliyorsa hayvan da bir mal sıfatı kazanır Örneğin evcil hayvan mal olabilirken vahşi hayvan mal olamaz çünkü vahşi hayvan üzerinde hakimiyet kurulamaz· Bilgisayar ekranından sınav sorularını görmek burada hırsızlık suçu yoktur hırsızlık suçunun oluşabilmesi için bir taşınır malı bir yerden başka bir yere almış olması ve hakimiyet altına alması gerekir· Fikir veya talepler maddi olmadıkları için m141 anlamında bir suç oluşturmaz Bunlar ceza hukukçularının işi değildir çünkü bir yerden başka bir yere taşınamaz· Manevi değeri olan mektupların çalınması ise hırsızlık suçunu oluşturur· Enerji hırsızlığı diye özel bir düzenleme vardır Örneğin başkasının elektriğini izinsiz kullanmak· Ceset bu suçun konusu olamaz kimsenin mülkiyetinde bulunmadığı için hırsızlık suçuna konu oluşturmaz· Kişi değerli eşyaları ile gömülürse o eşyaların çalınması hırsızlık suçunu oluşturur· İnsan bedeni hırsızlık suçunu oluşturmaz m109 kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu oluşturur· sizi uyutup protez uzun uzun aldılar mı hırsızlık suçunu oluşturur· Kaybolmuş veya çalınmış eşyalar m160 kapsamındadır· Hırsızın malı çalındığında hırsız mağdur olur Yani kısacası burada hırsız hem fail hem mağdur dur· Unutulmuş eşya söz konusu ise tasarrufta bulunan taksici madde 141 madde değil madde 160 suçunu oluşturur
27 Şubat 2019 Çarşamba
MEDENİ USUL HUKUKU-TEMİNAT-KARŞIDAVA
- TEMİNAT GÖSTERİLMESİ
- A)Teminat Göstermekle Yükümlü Olanlar
- Kural
olarak, dava açanın veya mahkemeden herhangi bir talepte bulunanan
kimsenin teminat gösterme yükümlülüğü yoktur.Ancak kanunun öngördüğü bazı
özel durumlarda dava açarken veya mahkemeden bir talepte bulunurken
teminat gösterilmesi gerekebilir.Şimdibu durumlara bakalım:
- Türkiye’de mutad meskeni bulunmayan Türk
vatandaşının, Türkiye’de dava açmak, davacı yanında davaya feri müdahil
sıfatıyla katılmak yahut Türkiye’de takip yapmak istemesi halinde teminat
yatırması zorunludur (m84/1)
- Bu
hüküm yerleşmek niyetiyle yabancı ülkede oturanlar için söz konusudur.
- Burada teminat konusu sadece Türk
vatandaşları açısından düzenlenmiştir.Çünkü yabancıların Türkiye’de dava
açması, davacı yanında feri müdahil olarak katılması ve Türkiye’de takip
yapması halinde teminat göstermesi ile ilgili olarak Milletlerarası Özel
hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki Kanunun 48. maddesinde yer alan hüküm
uygulama alanı bulacaktır.
- Teminat
, Türkiye’de yerleşim yeri olmayan ve mutad meskeni de bulunmayan Türk
vatandaşları bakımından uygulama alanı bulur.
- Mutad
mesken ve vatandaşlık kavramları, sadece gerçek kişilerle ilgili
kavramdır.Tüzel kişilerin ise merkezlerinden söz edilebilir ve onların
merkezlerinin kuruluş belgelerinde gösterilmesi zorunludur.
- Tüzel kişilerin merkezi Türkiye’de ise o
tüzel kişi Türk tabiyetindedir
- Merkezi yurtdışında ise yabancı bir tüzel
kişiden söz etmek gerekir.Türkiye’de dava açacak veya takip yapacak ise
MÖHUK m48 kapsamında teminat göstermek zorundadır.Bu sebeple HMK m84-1/a
onlar için uygulama alanı kazanmaz.
- Eski kanunda ‘Türkiye’de yerleşim yeri
bulunmaması’ ifadesi yerine HMK da ‘Mutad mesken’ kavramı kullanılmış.Bu
kavram sayesinde yurtdışında yerleşik olan Türk vatandaşları zaman zaman
kullandıkları mutad meskenleri de çoğunlukla bulunduğundan istisnaen
teminat gösterme durumu ile karşı karşıya kalırlar.
- Türkiye’de
mutad meskeni bulunmayan feri müdahil açısından
teminat gösterme yükümü ise davalının
yanında değil, ancak davacının yanında davaya katıldığında ortaya çıkar.Davacı
yanında davaya feri müdahil sıfatıyla katılanın göstermesi gereken
teminatın tutarı sadece feri müdahele giderleri ile sınırlıdır.
- Asli
müdahele, görülmekte olan davanın konusunu oluşturan şey üzerinde kısmen
ya da tamamen üstün bir hak iddiasında bulunan 3. kişinin görülmekte olan
davanın taraflarına karşı müstakil bir dava açması suretiyle
gerçekleştiğinden, asli müdahil zaten
davada taraf yani davacı konumundadır.Dolayısıyla asli müdahele yapacak
kimsenin Türkiye’de mutad meskeni yoksa, teminat gösterme zorunluluğu bu
asli müdahele davasını açarken ortaya çıkacaktır.
- Yurtdışında
yerleşik olan ve Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşları
Türkiye’de icra takibi yapmak istediklerinde teminat göstermek zorundadır
- HMK kapsamında gösterilecek teminatın kapsamı yargılama ve takip giderleri ile sınırlıdır;
karşı tarafın dava veya takip nedeniyle uğrayabileceği muhtemel zararlar
için teminat gösterilmesi istenemez.(Türkiye’de mutad meskeni olmayan
yurtdışında yerleşik Türk vatandaşları)
- MÖHUK kapsamında gösterilecek teminatın kapsamı ise yargılama ve takip giderleri ve bunun
dışında karşı tarafın dava veya takip nedeniyle uğrayabileceği muhtemel
zaraları karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermekle
yükümlüdürler.(Türkiyede dava açan/davaya katılan/icra takibi yapan
yabancı gerçek veya tüzel kişiler)
- Yurtdışında yerleşik Türkiyede mutad
meskeni bulunmayan Türk vatandaşlarıdan başka , davacının daha önceden iflasına
karar verilmiş , hakkında konkordato, uzlaşma suretiyle yeniden
yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması, borç ödemeden aciz
belgesinin varlığı gibi ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi
durumunda da teminat gösterilmesine karar verilmesi zorunludur.
- Teminat
gösterilmesini gerektiren hal ve şartların davanın görülmesi sırasında
ortaya çıkması halinde mahkeme teminat gösterilmesine karar verebilir.
- Mahkeme davacıyı, davaya katılanı veya
takip talebinde bulunanı karşılıklık esasına göre teminat göstermekten
muaf tutabilir(MÖHUK m48/2)
- HMK’ya göre teminat göstermek zorunla olan
davacının:
- Adli yardımdan yaralanması
- Yurtiçinde istenen teminatı karşılamaya
yeterli taşınmaz malı olması
- Ayni teminatla güvence altına alınmış bir
alacağının bulunması
- Davanın sırf küçüğün menfaatlerini
korumaya yönelik açılmış olması
- İlama bağlı bir alacak için icra takibi
yapılmış olması hallerinden biri söz konusu ise teminat göstermekten muaf
tutulurlar
- B)Teminat hakkında Mahkemenin İncelemesi
- Yargılama
giderleri için teminat gösterilmesi,Kanun’da
dava şartlarından biri olarak düzenlenmiştir (114-1/g)
- Davacı dava sırasında yerleşim yerini yurtdışına taşımış ve Türkiye’de
mutad meskeni kalmamışsa bu durumun davalı tarafından bildirilmesi ya da
hakimin usulüne uygun olarak dava dosyasına girmiş olan belgelerden
anlaması halinde, talep üzerine ya da re’sen teminat gösterilmesine karar
verebilir (m84/2)
- MÖHUK’ta teminat gösterilmesi gereken
durumları hakim resen dikkate alır.
- Yargılama
giderlerini karşılayacak teminata, mahkemece kendiliğinden karar verilir.
Hâkim, teminat kararı vermeden önce tarafları veya müdahale talebinde
bulunan kişiyi dinleyebilir.(m86)
- Hâkim tarafından belirlenen kesin süre
içinde teminat gösterilmezse, dava usulden reddedilir. Müdahale talebinde
bulunan kişi, kesin süre içinde istenen teminatı vermezse, müdahale
talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.
- C)Teminatın Niteliği ve Kapsamı
- Teminat
, davacının davasında haksız çıkması durumunda davalının yapacağı muhtemel
yargılama giderlerini karşılamaya yetecek miktarda olmalıdır
- Bir
davada gösterilecek ya da verilecek teminatın tutarını ve şeklini hakim
serbestçe tayin eder.Ancak davayı kazanırsa davalının lehine
hükmedilebilecek muhtemel yargılama giderleri dışında teminat istenemez.
- Nelerin teminat olarak kabul edileceği
kanunda belirtilmemiş hakimin takdir yetkisine bırakılmıştır.Nakit para,
hisse senedi,tahvil,taşınır veya taşınmaz rehni, muteber banka
kefaleti,noterden tasdikli kefalet sözleşmesi teminat olarak gösterilebilir
- Bir davada verilecek teminatın tutarını ve şeklini hâkim serbestçe
tayin eder. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle
kararlaştırmaları hâlinde, teminat ona göre belirlenir.
- Teminatı gerektiren durum ve koşullarda
değişiklik olması hâlinde, hâkim teminatın azaltılması, artırılması,
değiştirilmesi ya da kaldırılmasına karar verebilir
- Teminat gösterilmesini gerektiren sebep
ortadan kalktığı takdirde, ilgilinin talebi üzerine mahkeme, teminatın
iadesine karar verir
- Teminatın miktarı veya geçerli olup
olmadığı hakkındaki itirazlar davaya bakan hakim tarafından karara
bağlanır.
- DAVAYA CEVAP
- I)Savunma Hakkı
- Dava
dilekçesi mahkemeye verildikten sonra, mahkeme , dilekçeyi davalıya tebliğ
ederek onu durumdan haberdar etmek ve savunma imkanı tanımak zorundadır.
- Davacının
yargı organlarına başvurarak dava açma hakkı bulunduğu gibi, davalının da
meşru vasıta ve yollardan yararlanarak mahkeme önünde savunma hakkı
bulunmaktadır.
- Kanunda
belirtilen istisnalar dışında hakim 2 tarafı da dinlemeden ve davalıyı
savunmasını bildirmek için davet etmeden hüküm veremez.(m27)
- Davalıya
savunma hakkının tanınması, hukuki dinlenilme hakkıyla doğrudan ilgilidir.
- Davalıya
savunma imkanı verilmesi demek , davalı açısından hukuki koruma talebinin
veya hakkının da sağlanması demektir.
- Savunma
hakkı, silahların eşitliği ilkesi ve hakimin iki tarafa eşit davranması
ilkesi ile de yakın ilişkilidir.
- Savunma
hakkı tanınmadan adil yargılanmanın gerçekleştiği söylenemez.
- Davalı
savunma hakkını kullanıp kullanmamakta serbesttir.
- Davalı
kural olarak cevap dilekçesi vererek duruşmalarda ve yargılamanın diğer
aşamalarında yer alıp delillerini ileri sürerek savunma hakkını
kullanabilir
- Ancak
davalı, davanın başında cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalara gelmemiş
olsa dahi yargılama devam ettikçe davada yer alabilir.
- Cevap
dilekçesi vermeyen yada duruşmalara gelmeyen davalı , savunmasını
güçleştirecektir.Çünkü bunların bazı sonuçları vardır:
- Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş
olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını
inkâr etmiş sayılır.
- Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan
taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip
etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına
karar verilir.
- Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya
gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.
- II)Savunmanın Şekli
Davalı , davayı :
- Kabul edebilir
- Davaya cevap vermeyebilir
- Davaya cevap verebilir
- Davaya
cevap verirken ise sadece davacının ileri sürdüğü hususlara karşı koymakla
yetinebileceği gibi, yeni vakıalar da ileri sürebilir.
A)Davanın Kabul Edilmesi
- Davalı , davacının dava açarak yönelttiği
talepleri haklı görüyorsa, davayı (Yani davacının talep sonucunu) kısmen
veya tamamen kabul edebilir ve davanın kabulüyle, kabul oranında dava son
bulmuş olur.
- Davalı , davayı kısmen kabul etmişse kabul
etmediği bölüm için davaya devam edilebilir
- Sadece
talebin dayanağı olan bazı vakıaların kabülü, davanın kabülü olmayıp
davacının ileri sürdüğü vakıaların ikrarıdır.İkrar
ise davayı sonuçlandırmaz; sadece o vakıayı taraflar arasında tartışmalı
olmaktan çıkarır.Hakim o vakıayı sabit kabul ederek diğer vakıaları
inceler ve karar verir.
- Davanın kabülü, davanın başında veya daha
sonra olabileceği gibi, mahkemeye verilecek bir dilekçeyle veya tutanağa
geçmek suretiyle sözlü de olabilir.
- Davalı davanın açılmasına sebebiyet
vermemiş ve en geç ilk duruşmada davayı kabul etmişse yargılama
giderlerini ödemekten kurtulur.
- B)Cevap Dilekçesi Verilmemesi
- Süresi
içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde
ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır.
- Hukukumuzda
davaya karşı susmanın ikrardan gelmediği aksine inkar sayıldığı
vurgulanmıştır
- Davayı
inkar etmiş sayılan davalı, daha sonra 2. cevap dilekçesi veremez.Zira 2.
cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir.
- Cevap
dilekçesi vermemiş olan davalı ön inceleme ile tahkikat aşamasında sadece
inkar çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde
bulunarak delil gösterebilir.
- C)Cevap Dilekçesi Verilmesi
- Davalı
, dava dilekçesini aldıktan sonra bir cevap dilekçesi hazırlayarak
savunmalarını mahkemeye bildirir.
- Davalı,
değişik savunma sebeplerine dayanabilir.Savunma sebepleri, usul hukukundan
kaynaklanabileceği gibi, maddi hukuktan da kaynaklanabilir.
- Davalının öncelikle usul hukukuna ilişkin
savunmaları incelenir, daha sonra maddi hukuka ilişkin savunmalarının
incelenmesine geçilir.
- Davalı,
sadece davacının ileri sürdüğü vakıaların yerinde olmadığına ilişkin
savunma yaparak mevcut vakıalara karşı koyabileceği gibi, yeni bir takım
vakıalar ileri sürerek davacının talebinin haksızlığını ispat etmeye
çalışabilir.
- III)SAVUNMA SEBEPLERİ
- Savunma
yaparken önce usule ilişkin savunmaların sonra maddi hukuka (esasa)
ilişkin savunmaların yapılması gerekir.
- A)Maddi Hukuka İlişkin Savunma Sebepleri
- Maddi
hukuka ilişkin savunma sebepleri ikiye ayrılır. Bunlar:
- İtirazlar ve Defiler
- Maddi
hukuka ilişkin savunma sebeplerinden önce itirazların daha sonra defilerin
incelenmesi gerekir.Çünkü dosya kapsamındaki itirazları hakim
kendiliğinden dikkate almak zorunda iken , defiler ancak taraflarca ileri
sürüldüğünde dikkate alınabilir.
- 1)İTİRAZLAR
- İtirazlar bir hakkın doğumuna engel olan
veya sona ermesini gerektiren vakıalardır.
- Örneğin
sözleşme yapılırken taraflardan birinin fiil ehliyetinin bulunmaması veya
geçerlilik şeklindeki şekil şartına uyulmaması, hakkın doğumuna engel olan
bir itirazken, borcun ifa , ibra veya imkansızlık sebebiyle sona ermesi ,
hakkı sona erdiren bir itiraz sebebidir.
- İtirazlar , hakim tarafından kendiliğinden
göz önünde tutulur.Ancak bunun için itirazın , dava dosyasında girmesi,
dava malzemesi içinde yer alması gerekir.
- İtiraz
konusu olay , davalı tarafından ileri sürülmemiş olsa bile dava
malzemesinden, cevap dilekçesinden, tarafların ileri sürdükleri olaylardan
, dosyadaki belgelerden anlaşılır, tespit edilirse hakim tarafından
dikkate alınır.
- İtirazlar
hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınmakla birlikte ispatı , yine de
taraflara aittir.
- Dava dosyasından anlaşılmayan itirazlar
ise cevap ve 2. cevap dilekçesi ile ileri sürülür veya davacının açıkça
muvafakat ettiği durumlarda daha sonra da başarı ile ileri sürülebilir ve
mahkeme tarafından incelenebilir.
- 2)DEFİLER
- Defi
davalının aslında borçlu olduğu bir edimi özel bir sebeple yerine
getirmekten kaçınma hakkıdır buna zamanaşımı defi ödemezlik defi tartışma
defi örnek verilebilir
- Burada davalı bir borç altındadır ancak
kanunun tanıdığı imkan sebebiyle borcu yerine getirmekten kaçınabilir
- Bu sebeple kural olarak itiraz bir vakıa
iken defi bir haktır
- İtirazlarda hak mevcut değilken defide
hak esasen mevcuttur fakat borçlunun onu yerine getirmemesi için kanunun
tanıdığı özel bir sebep vardır
- Defileri ancak davalı ileri sürerse hakim
dikkate alır davalı defi'yi açıkça ileri sürmezse hakim dava dosyasından
anlasa bile kendiliğinden dikkate alamaz ve bu konuda davalıya bir
hatırlatmada bulunamaz
- 3)TAKASIN ÖZEL DURUMU
- Davalının
savunmaları içinde takas özel bir durum arz eder
- Davanın açılmasından önce veya görülmekte
olan dava dışında takas ileri sürülmüşse bu takas Borçlar hukuku
hükümlerine tabi maddi hukuka ilişkin bir işlemdir Bu nedenle şartları
Borçlar hukukuna tabidir
- Davadan önce ileri sürülmüş olan takas bir
itirazdır çünkü takasın ileri sürülmesi ile eğer koşullar mevcutsa iki
alacak sona erdiğinden bu alacağı sona erdiren bir savunma olup itiraz
niteliğindedir
- Bu tür
itiraz dava dosyasından anlaşabildiği takdirde hakim tarafından her zaman
nazara alınabileceği gibi taraflar da bunu her zaman ileri sürebilir ancak
takas dava dosyasından anlaşılamıyorsa cevap dilekçelerinde ileri
sürülmeyen takas savunmasının daha sonra ileri sürülmeye çalışılması
savunmanın genişletilmesi yasağı ile karşılaşacaktır
- Davadan önce ya da dava dışında
kullanmadığı takas hakkını dava sırasında kullanan davalı bu durumda çifte
etki doğuran bir işlem yapmış olur Zira daha önce bu hakkı
kullanmadığından borç o ana kadar sona ermemiştir takasın dava yoluyla
kullanıldığı anda bu etki ortaya çıkar yani
- Davalı böylelikle hakkı sona erdiren bir
vakıa ileri sürmüş olur bunun ileri sürülmesi usul işlemidir ve usul
hukukuna tabidir ancak aynı zamanda doğrudan maddi hukukta sonuç doğurur
- Eğer
cevap dilekçesinde takas ileri sürülmüşse Böylelikle takas maddi hukuk
bakımından da ileri sürülmüş olur
- Ancak o
ana kadar takas hakkı hiç kullanılmamış cevap dilekçesinde de ileri
sürülmemişse hakim dosyadan davalının mukabil bir alacağının olduğunu
anlasa dahi takas sebebiyle işlem yapamaz çünkü kullanılmayan takas hakkı itiraz etkisi doğurmaz
- Şayet
davalı daha önce kullanmadığı, cevap dilekçesinde de ileri sürmediği takas
imkânını davanın ileri aşamalarında kullanmak isterse o zaman da
savunmanın genişletilmesi çerçevesinde ilerisüre bilecektir
- Davada takas çoğunlukla terditli savunma olarak ileri sürülür yani davalı öncelikle asıl alacağa karşı koyar
ve bu nedenle davanın reddini talep eder ancak mahkeme asıl alacağın
mevcut olduğu sonucuna varırsa Kendisi de alacaklı olduğundan bu alacağı
ile davacının alacağını takas yolu ile sona ermesini ve buna göre karar
verilmesini talep eder
- Davalı
için takas davanın reddini sağlamak için en son çaredir bu konuda karar
verilebilmesi için önce davacının talebinin kabul edilmesi gerekir Eğer
davacının talebi kabul edilirse bu takdirde takas incelenecektir
- Başlangıçta
ve süresinde diğer cevaplarla birlikte ileri sürülmeyen takasın ileri
sürülmesi kural olarak savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi
yasağı çerçevesinde değerlendirilecektir
- Eğer davalı takas beyanını savunmanın
genişletilmesi yasağı nedeniyle ileri süremezse takas yolu ile ileri
sürmek istediği alacağı için ayrı bir dava açabilir
- Takas yolu ile ileri sürmek istediği
alacağı usuli nedenlerle mahkeme tarafından incelenmemiştir Bu nedenle
takas hakkında hüküm verilemez ve dolayısıyla kesin hüküm de oluşmaz
- Takas konusu alacak ,asıl alacaktan
daha fazla ise ve davalı bu fazla alacağın da hüküm altına alınmasını
istiyorsa o zaman sadece davada savunma olarak ileri sürmek ile yetinmeyip
ayrıca karşı dava açmalıdır
- Ancak
takas konusu alacak asıl alacaktan fazla olmakla birlikte karşı dava
açılmayıp sadece savunma olarak ileri sürülmüşse mahkeme asıl alacaktan
fazla bir alacağın olduğunu tespit etse bile sadece davanın reddi ile
yetinmeli fazla olan kısmı hüküm altına almamalıdır
- B)Usul Hukukuna İlişkin Savunma Sebepleri
- Usul hukukuna ilişkin savunma sebepleri
davanın esasına girilerek incelenmesine engel teşkil eder
- Usule
ilişkin itirazlar da dava şartları ve ilk
itirazlar olarak iki başlıkta toplamak mümkündür ancak davalı
sadece açılan davaya karşı koymak yerine Kendisi de davacıdan karşı
taleplerde bulunabilir bu durumda bir yandan davaya karşı savunmalarını
yaparken diğer yandan da davacıdan olan karşı taleplerinin hüküm altına
alınmasını isteyebilir bunun için karşı dava açması gerekir
- 1)DAVA ŞARTLARI
- Dava şartları davanın esası hakkında
inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı ve yokluğu
mutlaka gerekli olan şartlardır
- Dava şartları ilk itirazlar dan farklıdır
dava şartlarını hakim kendiliğinden dikkate alırken ilk itirazlar ancak
tarafların ilk itiraz süresinde bunları ileri sürülmesi üzerine incelenir
dava şartlarının bulunmadığı davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve
dikkate alınabilirken ilk itirazlar davanın başında cevap süresi içinde
sadece cevap dilekçesinde İleri sürülebilir
- Dava
açıldığında mahkeme tüm savunmalardan önce dava şartlarını kendiliğinden
inceler daha sonra ilk itirazlar incelemeye geçer mahkeme dava şartlarına
ilişkin incelemesini ön incelemede tamamlamak ve bir karar vermek
zorundadır
- 2)İLK İTİRAZLAR (DAVA ENGELLERİ)
- a) İlk İtiraz Halleri
- Davanın esasına girmeye engel teşkil eden
ve davanın başında ileri sürüldüğünde dikkate alınan usule ilişkin
itirazlara ilk itirazlar denir
- ilk
itirazların nelerden ibaret olduğu kanunda
sınırlı olarak sayılmıştır bu sayı dışında ilk itiraz ileri sürmek mümkün
değildir
- Hukuk
muhakemeleri kanununda ilk itirazlar 3'e indirilmiştir önceki kanunda derdestlik davaların birleştirilmesi Türkiye'de
yerleşim yeri bulunmayanların teminat talebi ve dava dilekçesi veya
davetiyede ya da cevap dilekçesinde eksikliklerin bulunduğu iddiası ilk
itiraziken derdestlik teminat dava
şartı haline getirilmiştir davaların birleştirilmesi ise davanın her
aşamasında ileri sürülebilecek bir tahkim itirazı ilk itiraz olması
ise hukuk muhakemeleri kanunu ile birlikte kabul edilmiştir
- AA) YETKİ İTİRAZI
- Yetkinin
kesin yetki olmadığı durumlarda kural olarak yetki itirazının ilk itiraz
olarak ileri sürülmesi gerekir daha sonra bu konudaki itiraz
dinlenmez
- BB) İŞ BÖLÜMÜ İTİRAZI
- İş bölümü itirazı yeni Türk Ticaret
Kanunu'nun 5. maddesinde yapılan değişiklikten sonra hukukumuzdan
çıkartılmıştır
- Bu nedenle iş bölümü itirazı sadece 01 07
2012 den önce açılan davalar bakımından söz konusu olacaktır
- Buna karşılık 01 07 2012'den sonra açılan davalarda iş bölümü
ilişkisi kaldırılarak görev ilişkisi kabul edildiğinden bu
mahkemeler arasındaki aykırılık göre kurallarına aykırılık olarak
değerlendirilecektir kanunun
yürürlüğe girdiği tarih olan 01 07 2012 tarihinden önce açılmış olan davalarda
göreve ilişkin hükümler uygulanmayacaktır
- CC) TAHKİM İTİRAZI
- Geçerli bir tahkim sözleşmesine rağmen
davacı mahkemeye başvurursa davalının uyuşmazlığın tahkim yolu ile
çözümlenmesi gerektiğini ilk itiraz olarak cevap dilekçesi ile ileri
sürülmesi gerekir süresi içinde tahkim ilk itirazı ileri sürülmezse
mahkeme uyuşmazlığı çözebilir bundan sonra taraflar uyuşmazlığın mahkemede
çözümüne karşı koyamaz
- Davalı
süresi içinde uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümlenmesi gerektiğini ileri
sürerse mahkeme bu itirazda inceler ve bir karar verir mahkeme itirazı kabul ederse uyuşmazlığın tahkim yoluyla
çözümlenmesi gerektiğinden dava usulden red edilir bu karara karşı kanun
yoluna başvurabilir
- Mahkeme ilk itirazı kabul etmezse davaya
devam eder bu karara karşı ise tek başına değil ancak nihai kararla
birlikte kanun yoluna müracaat edilebilir
- B)İlk itirazların ileri sürülmesi incelenmesi ve İlk itirazlar
hakkında verilecek kararlar
- Ilk
itirazlar davanın başında esasa cevaplarla birlikte ileri sürülmelidir ilk
itirazlar dosyadan anlaşılsa dahi hakim tarafından kendiliğinden dikkate
alınamaz ilk itirazları da dava şartlarından ayıran en önemli özellik de
budur
- Davalı tüm ilk itirazlarını birlikte
davanın başında cevap dilekçesinde ileri sürmelidir
- Davaya
cevap süresi kural olarak dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren
iki haftadır
- ilk
itiraz süresi hak düşürücü bir süredir Bu sebeple süre geçtikten sonra
davacı izin verse dahi itirazlar mahkemece incelenemez
- Davacı karşı davaya karşı cevap
veriyorsa ilk itirazlarını da bu cevap dilekçesinde ileri sürmesi gerekir
- Mahkeme ilk itirazlardan önce dava
şartlarını inceler dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit ederse
ilk itirazları incelemeye geçmeden dava şartı hakkında gerekli kararı
verir dava şartlarının tam olduğu anlaşılırsa ilk itiraz incelemesine
geçilir
- Mahkeme
dava şartlarına ilişkin incelemesini tamamladıktan sonra yine ön
incelemede ilk itirazlara ilişkin incelemesini tamamlamak ve bir karar
vermek zorundadır
- İlk itirazın kabulü halinde o ilk
itirazlar uygun karar verilir Örneğin yetki itirazı kabul edilirse
yetkisizlik tahkim itirazı kabul edilirse uyuşmazlığın tahkim yolu ile
çözümlenmesine karar verilir
- Mahkemece
tüm ilk itirazları birlikte incelenir ve karara bağlanır
- itirazlardan bir incelenip kabul
edildiğinde diğerinin incelenmesine gerek kalmayacaksa öncelik sırası bu
şekilde tespit edilerek ilk itirazlar incelenir
- Bu
nedenle mahkemenin öncelikle tahkim itirazını incelemesi gerekir tahkim
sözleşmesi uyuşmazlığı mahkemede değil de hakem de görülmesine sağladığı
için tahkim itirazı adeta yargı yolu itirazı gibi sonuç doğurmaktadır
mahkeme tahkim itirazı kabul ederse uyuşmazlığın tahkim yolu ile
çözümleneceğini belirterek davayı usulden red eder ve uyuşmazlık hakem de
görüleceği için bu aşamada artık hangi mahkemenin yetkili olduğu önemli
olmayacaktır.
- 3)KARŞI DAVA AÇILMASI
- Davalının aynı mahkemede ve aynı dosyada
kendi hakkında da hüküm altına alınmasını isteyerek davacıya yönelik
bir dava açmasına karşı dava denir
- Davacının
1000 lira için açtığı alacak davasında davalı verdiği cevap dilekçesiyle
açacağı karşı davayla kendisininde davacıdan 1500 lira alacağının
bulunduğunu ve bu alacağın 1000 lirasının davanın alacağı ile takas
edilmesini ve 500 liralık alacağının hüküm altına alınmasını isteyebilir
- Davalı
karşı dava açmazsa ileri sürdüğü hakkıyla o dava içerisinde sadece savunma
yapmış olur hakkını hüküm altına alınmasını sağlayamaz
- A) Karşı Davanın Şartları
- aa) asıl dava derdest olmalıdır
- Karşı
davada ileri sürülen talebin de bağımsız bir şekilde ayrı bir dava konusu
yapılması mümkündür ancak karşı davanın bu şekilde nitelendirilebilmesi
için karşı davanın davacısı kendisine karşı açılmış ve halen görülmekte
olan bir davada davalı olarak yer almalıdır
- karşı
dava daha önce açılmış asıl davaya karşı aynı mahkemede açılır
- bb) asıl dava ile karşı dava arasında
bağlantı bulunmalıdır
- davaların
aynı veya birbirine benzer sebepten doğmuş olması ya da biri hakkında
verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte olması durumunda iki dava
arasında bağlantı var sayılır
- takas ve mahsup da bir bağlantının
bulunduğu kanun tarafından açıkça varsayılmıştır asıl davaya karşı takas
ve mahsup talebi ile karşı dava açılabilir ve bu durumda bir bağlantının
bulunup bulunmadığı ayrıca araştırılmaz
- Gerek İki dava arasında bağlantı
bulunması halinde gerekse takas veya mahsup iddiasıyla karşı dava açılması
halinde karşı dava açmakta genel bir dava şartı olarak hukuki yarar var sayılacaktır
- Davalının alacağı davacının alacağından
daha düşükse karşı dava açmak yerine talebini asıl davada sadece savunma
olarak ileri sürmelidir savunma olarak ileri sürebilecek hususların ayrı
bir dava konusu yapılmasında hukuki yarar bulunmaz buna karşı davalının
alacağız davacının alacağından fazla ve hüküm altına alınması
gereken bir miktar mevcut ise karşı dava açılabilir
- cc) asıl dava ile karşı dava aynı yargı
yoluna tabi olmalıdır
- Bir
davanın derdest bir davaya karşı karşı dava olarak açılabilmesi için her
iki davanın da aynı yargı yoluna tabi olması gerekir Dolayısıyla idari yargının görevine giren bir
davanın adliye mahkemesinde karşı dava olarak açılması kabul edilemez
- Asıl davayla karşı davadan birinin özel
mahkemede diğerinin genel mahkemede görülmesi durumunda karşı dava açılıp
açılmayacağı konusunda Bir açıklık yoktur ancak kanaatimizce karşı davaya konu talebin de asıl
davaya bakan mahkemenin görevine girmesi gerekir
- Aksi
takdirde asıl davaya bakan mahkemenin karşı dava bakımından
görevsizlik kararı vermesi gerekir
- Madde
132 ye göre mahkemenin gerekiyorsa dosyanın görevli mahkemeye
gönderilmesine karar vereceği düzenlenmiştir burada özel mahkemede görülen
bir davaya karşı genel mahkemenin görevine giren bir dava karşı dava
olarak açılsa da sonuç
değişmeyecektir
- Örneğin
Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu asıl davaya karşı dava olarak
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevine giren bir dava açıldığında Asliye Ticaret
Mahkemesi karşı dava bakımından görevsiz olacağından görevsizlik kararı
vermelidir
- Bunun dışında karşı davanın kanunda belirtilen şartlarının
bulunmadığının anlaşılması halinde mahkemede resen veya talep üzerine
karşı davanın asıl davadan ayrılmasına karar verir bu durumda ayrılan
karşı dava için aynı mahkemede ayrı dosya açılır ve ayrı esas numarası
verilir
- c) karşı dava açma süresi
- Karşı davanın cevap dilekçesiyle veya
esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe ile açılması gerekir
- Yazılı
ve basit yargılama usullerinde kural olarak dava dilekçesinin tebliğinden
itibaren 2 hafta içinde verilecek cevap
dilekçesi ile veya bu iki hafta içinde cevap dilekçesinden ayrı bir
dilekçe ile karşı dava açılmalıdır
- Cevap süresinin madde 127 çerçevesinde
mahkeme tarafından uzatılmış olması durumunda bu ek süre içinde karşı dava
açılması da mümkündür
- Mahkeme karşı davanın suresinden sonra
açıldığını tespit ederse davaların ayrılmasına karar verir
- d) karşı davanın açılması ve incelenmesi
- Genel olarak HMK nın davaya ilişkin
hükümleri aksine özel bir düzenleme olmadıkça karşı dava
hakkında da uygulanır
- Karşı dava için ayrı bir dosya numarası
verilmez ve asıl dava ile birlikte incelenir
- Tahkikat birlikte yürütülür
- Bununla birlikte karşı dava için bağımsız
bir dava gibi harç alınır
- Her ikisi için de ayrı ayrı karar ve ilam
harcı belirtilir ayrıca dava şartları da ayrı değerlendirilir
- Davacı asıl dava için vereceği cevabı
cevaplarında karşı davaya da cevap verebilir
- Asıl dava ve karşı dava hakkında
davanın sonunda birlikte
hüküm verilir Ancak bu iki dava hakkındaki kararlar hükümde ayrı ayrı
belirtilir ve her iki dava için ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)